Tikler; ani bir şekilde, hızlıca ve istemsizce ortaya çıkmakla birlikte tekrarlayıcı, düzensiz ve kısa süren nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Şiddeti ve sıklığı zamana ve duruma göre değişebilmektedir. Belirtilerin artışında ve azalışında dalgalanmalar söz konusudur. Tik bozuklukları günlük hayatta işlevselliği bozmakla birlikte tiklere eşlik eden diğer rahatsızlıklar, tik bozukluğu yaşayan kişilerin durumunu zorlaştırmaktadır. Eşlik eden rahatsızlıklara dürtüsellik, depresyon, anksiyete, öğrenme bozukluğu, DEHB ve OKB örnek olarak verilebilmektedir (Hesapçıoğlu, 2018). Bunların yanı sıra kişinin sosyal yaşamında içe çekilmesine, uyum sorunlarına yol açmaktadır. Benlik saygısında azalmaya neden olmakla birlikte tik bozukluğu yaşayan kişilerin aile, iş ve okul ortamlarında da sorunlar meydana gelebilmektedir (Özdemir ve Ünal, 2006). Tikler büyük oranda çocukluk çağında ortaya çıkmaktadır. Genellikle 4-6 yaşlarıarasında başlayıp 10-12 yaş arasında da şiddeti artmaktadır. Tiklerin şiddeti ergenlik döneminde azalmaktadır. Erken erişkinlik dönemindeyse tik bozukluğu yaşayan kişilerin üçte birinde tikler ortadan kalkmaktadır (Ünal ve Akdemir, 2016). Genetik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu düşünülmekte ve tik bozuklukları ile ilişkisi araştırılmaktadır. Tik bozuklukları erişkinlerde çocuklardaki kadar sık görülmemektedir (Hesapçıoğlu, 2018).
Tikler şekline göre
Motor ve vokalolarak sınıflandırılmaktadır. Motor tikler; daha çok yüz ile boyunda görülmektedir. Göz kırpma, surat buruşturma, omuz ve boyun sıkma, baş sallama şeklinde ortaya çıkmaktadır. Vokal tikler ise; öksürme, burun çekme, boğazını temizleme, hırıltı ve homurtu sesleri şeklinde olabildiği gibi konuşma bozuklukları şeklinde de olabilmektedir. Durumuna göre ise basit ve karmaşık tikler olarak sınıflandırma yapılmaktadır. Karmaşık tikler; basit tiklere göre daha uzun süren, kompleks kasların bir arada olduğu tiklerdir. Sesler ve hareketler karmaşık şekilde tekrarlanmaktadır. Basit tiklerde tek bir kas grubu çalışmakla birlikte bu tikler kısa sürmektedirler (Çıray ve Mutlu, 2019; Özdemir ve ark., 2006). Tiklerin tanı ölçütü açısından bakıldığı zaman 4 tip tik bozukluğu olduğu anlaşılmaktadır. Tiklerin 1 yıldan uzun sürdüğü tik bozukluğuna kronik tik bozukluğu denmektedir. Bu tikler çoğunlukla 18 yaşından önce başlamaktadır. Geçici tik bozukluğu 1 yıldan kısa, 4 haftadan uzun süren tiklerdir. Motor ve vokal tikler günde birkaç kere ortaya çıkarak işlevselliği olumsuz yönde etkilemesidir. 18 yaşından önce ortaya çıktığı görülmektedir. 4 haftadan daha kısa süren ve ölçütleri tam olarak karşılamayanlara ise başka türlü adlandırılamayan tik bozukluğu denmektedir. Bunlara ek olarak bir de Tourette Sendromu bulunmaktadır (Kapçı ve Sukhodolsky, 2013).
Touretto Sendromu (TS)
Genellikle en az 1 yıl sürmektedir. Başlangıcının çocukluk ya da ergenlik yılları olduğu bilinmektedir. Motor ve vokal tiklerin birden fazlası ile birlikte görülmektedir. Basit motor tikler şeklinde ortaya çıkabildiği gibi karmaşık tikler olarak da ortaya çıkabilen nöropsikiyatrik bir bozukluktur. Touretto sendromu beraberinde birçok psikiyatrik hastalık da görülebilmektedir. OKB ve DEHB bu hastalıklardan bazılarını oluşturmaktadır. Bütün bu hastalıklar da sendromun gidişatını ve seyrini değiştirip etkilemektedir. TS, genetik geçişi olduğu düşünülen bir rahatsızlıktır. TS görülen kişilerin ailelerinde de tik bozukluğu ya da TS ihtimalinin fazla olduğu belirtilmektedir. Genetik etkinin yanı sıra bazı çevresel etmenlerin de bu hastalıkta rolü olabileceği düşünülmektedir (Ünal ve ark., 2016). Bu çevresel etkilerde gebelikte yaşanılan stres, gebelikte sigara ve alkol kullanımı, doğum sırasında yaşanan travma ve düşük doğum ağırlığının önemli olduğu belirtilmektedir. TS tedavisi yaşanılan duruma göre değişebilmektedir. Tiklerin varlığı ve bu tik bozukluklarına eşlik eden diğer hastalıklara göre tedavi şekillenmektedir. Davranışçı terapilerin basit tik tedavisi için yeterli olduğu, karmaşık tikler için ise ilaç tedavisinin gerektiği belirtilmektedir (Barak ve Hocaoğlu, 2019).
Tik bozukluklarının tedavisi de duruma, tiklerin şiddetine ve eş tanılara göre şekillenmektedir. Psikoeğitim tik bozuklukları tedavisinde önemlidir. Hem bu rahatsızlığı yaşayan kişi hem de ailesi ve çevresi bilgilendirilmelidir. Farkındalık oluşturularak alışkanlıkları tersine çevirme, davranışçı terapiler ve maruz bırakma terapileri uygulanan psikoterapötik müdahalelerdir. Farmakolojik tedavilerde tipik (haloperidol, pimozid) ve atipik (risperidon, aripiprazol, olanzapin, ketiyapinve ziprasidon) nöroleptiklerin tik bozukluklarında etkileri yüksek ve avantajlı ilaçlar olarak geçmektedir. Daha ağır süreçlerde ve tedavilerden yanıt alınamayan durumlarda nörocerrahi girişimlere de başvurulmaktadır. Derin Beyin Stimülasyonu ve Transkraniyal Manyetik Stimülasyon bu girişimlerden bazılarıdır (Çıray ve ark., 2019).
KAYNAKÇA
Barak, A. ve Hocaoğlu, Ç. (2019). Erişkinde tourette bozukluğu: bir olgu
sunumu. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 16(3), 573-576.
Çıray, R. O. ve Mutlu, C. (2019). Çocukluk çağındaki tik bozuklukları.
İKSSTD, 11(Ek sayı), 47-55.
Hesapçıoğlu, 2018. Çocuk ve ergenlerde tik bozuklukları: klinik ve etiyolojik
bir bakış. Düşünen Adam Psikiyatri ve Nöroloji Bilimler Dergisi, 25(4),
358-367.
Kapçı, E. G. ve Sukhodolsky, D. (2013). Alışkanlığı tersine çevirme eğitiminin
Tourette sendromundaki tiklerin tedavisinde uygulanması. Anadolu
Psikiyatri Dergisi, 14(2), 167-173.
Özdemir, F. ve Ünal, F. (2006). Tik bozuklukları. Türkiye Klinikleri J Pediatr
Sci, 2(8), 31-34.
Ünal, D. ve Akdemir, D. (2016). Tourette sendromunun nörobiyolojisi. Türk
Psikiyatri Dergisi, 27(4), 275-285.